Dış Ticaretin Evrimi ve Küreselleşme
Tarihteki ilk dış ticaret faaliyetlerinin M.Ö. 2000’li yılların başlarında Mezopotamya’da başladığı bilinmektedir. Sümerlerin ve Asurluların Mezopotamya’da deniz ve kara yoluyla yaptıkları tekstil ve metale dayalı, Antik Yunan’ın zeytinyağına, Mısır, Hindistan ve Çin’in baharat, kumaş, deri gibi mallara dayalı dış ticaretleri o coğrafyalarda büyük refah artışlarına yol açmıştır.
Uygarlıkların gelişmesi, iş bölümünün artması ve ticari malların çeşitlenmesi ile takastan öte ticarette ortak bir değişim aracının varlığına ihtiyaç duyulmuştur. Dolayısıyla Anadolu’da yerleşik Lidyalıların para basması aslında bir dış ticaret çözümüdür denebilir. Coğrafi keşifler ve sömürgecilikle bir tür servet transferinin de yolunu açan dış ticaret, merkantilizm ve ardından liberalizm döneminde önemini korumuştur. Küreselleşme ve global ekonomi çağı da dahil edilirse insanlık tarihi ile dış ticaret tarihinin farklı kulvarlarda ama aynı hızda koşmakta olduğunu söylemek mümkündür.
Küreselleşme sayesinde dünya ticaret hacmi (ithalat ve ihracat) ve global rekabet artmış, uluslararası piyasalar yurtiçi piyasalardan daha hızlı gelişmiş ve dünya ticareti dünya ekonomik hasılasından daha hızlı büyümüştür. Finansal küreselleşme, yurtiçi piyasanın dünya piyasaları ile bütünleştirilmesidir. Finansal küreselleşme ile dünyadaki sermaye miktarında büyük artışlar olmuş ve dünya adeta tek bir finans piyasası haline gelmiştir.
Üretimin küreselleşmesi, bir ülkedeki üretici markaların başka ülkelerde şirket ve tesisler kurarak ana ülke sınırları dışında üretim yapmalarıdır. Dünya üretiminde önemli paya sahip olan çok uluslu firmalar, ucuz işgücü, doğal kaynak vb. gibi olanaklara sahip ülkelerde yatırım yaparak üretim maliyetlerini en düşük seviyeye çekme fırsatlarına yönelmektedir.
Teknoloji ve Yeni Akımların Dış Ticarete Etkisi
Küreselleşme ve bilgi iletişim teknolojilerinin yoğun kullanımı ile ortaya çıkan toplumsal ve ekonomik değişimler bilgi ekonomisi kavramını ön plana çıkarmıştır. Sanayi ekonomisi yerine geçen bilgi ekonomisi, üretim, tüketim, depolama, dağıtım-taşıma gibi ekonomik faaliyetlerin bilgi/veri temelli hâle gelmesini sağlayan ekonomik yapı olarak tanımlanabilir.
Teknoloji, dış ticaretin daha hızlı ve daha verimli bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktadır. Artan sayıda çevrimiçi ticaret platformu, ülkeler arası ticareti kolaylaştırmakta ve ürünlerin daha hızlı bir şekilde taşınmasını sağlamaktadır. Bununla birlikte, tüketicilerin ürünleri daha kolay ve daha ucuz bir şekilde almalarını sağlayacak olan dijital ödeme sistemleri de dış ticaretin gelişmesine yardımcı olmaktadır.
Bölgesel ekonomik bloklar, serbest ticaret anlaşmaları, global markaların piyasalardaki konumlarını muhafaza etmek ya da maliyetleri düşürmek için oluşturdukları konsorsiyumlar, buna bağlı olarak küresel tedarik zincirlerinin dönüşümü dış ticareti şekillendirmektedir.
Dış Ticaretin Dünya Siyaseti Üzerindeki Etkisi ve Bazı Zorluklar
Global ekonominin büyüme dinamikleri dış ticareti doğrudan etkilemektedir. Özellikle gelişmiş ekonomilerin ya da kalabalık nüfuslu ülkelerin büyüme oranları, dış ticaret hacminin yönünü belirlemektedir. Örneğin, Çin’in hızlı büyümesine benzer şekilde, hızlı gelişen ekonomilerin dış ticaretten daha büyük pay alması beklenmektedir.
Son yıllarda giderek öne çıkan bir olgu olan ticaret savaşları, dış ticaretin geleceğini şekillendirmektedir. Özellikle ABD ile Çin arasındaki giderek sertleşen rekabet, dış ticaretin yapısını ve yönünü değiştirmiştir. Bu eğilim, Donald Trump’ın ABD başkanı seçilmesiyle birlikte alacağı ek gümrük vergileri ve sınırlayıcı tedbirlerle daha da güçlenebilir ve küresel dış ticaret dinamiklerini kökten etkileyebilir.
Küresel ekonomik zorluklar, bölgesel savaşlar ve gerilimler, finansal krizler, dijitalleşen dış ticarete yönelik siber güvenlik tehditleri ile lojistik ve tedarik zincirlerinde pandemi sürecine benzer beklenmedik kırılmalar, dış ticareti sekteye uğratma potansiyeline sahiptir.
Gelecekte Dış Ticaret Nasıl Şekillenebilir?
Dünyanın hızla değiştiği, belirsizliğin arttığı ve tahminlerin gerçeklere yetişmekte zorlandığı bir ortamda, kesin yargılarda bulunmak kolay değildir. Bağımsız değişkenlerin etkisini göz ardı etmemek gerekir. Örneğin, IPCC raporunda belirtilen 2030 iklim hedefleri doğrultusunda küresel ısınmanın kontrol altına alınması ya da bir sonraki ABD başkanlık seçimlerinde Demokrat adayın kazanması, küresel dış ticaretin seyrini önemli ölçüde etkileyebilir.
Yeni pazarlara açılmak ve küresel fırsatları değerlendirmek, özellikle Asya ve Afrika pazarlarında varlık göstererek büyümek, dijitalleşmenin sunduğu imkanlardan yararlanarak akıllı ticaret platformlarında işlem hacmi oluşturmak, hem ülkeler hem de şirketler için kritik bir öneme sahip olacaktır.
Dış ticaretin geleceği açısından öne çıkan bir diğer önemli eğilim ise sürdürülebilirlik ve çevre konularıdır. Son yıllarda en kritik küresel meselelerden biri haline gelen iklim değişikliği, dış ticareti de doğrudan etkilemektedir. Ülkeler, doğal kaynakların korunması ve ekolojik açıdan sürdürülebilir ticaretin yaygınlaştırılması için ortak çözümler aramaktadır. Bu çözümler, hem dış ticaretin yaygınlaşmasını destekleyecek hem de çevresel etkilerin azaltılmasına katkı sağlayacaktır.
Dünya Ticaret Örgütü (WTO) tarafından hazırlanan Trading With Intelligence: How AI Shapes and is Shaped by International Trade (2024) raporuna göre, üretimden lojistiğe kadar birçok sektörde yapay zeka uygulamalarının hız kazanması, işletmelere daha düşük maliyetlerle rekabet etme imkanı sunacak. Bu gelişme, özellikle gelişmekte olan ülkeler için önemli bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca rapor, yalnızca teknolojiyi benimseyen ülkeler ve büyük işletmeler için değil, aynı zamanda küçük işletmeler ve az gelişmiş ekonomiler açısından da yapay zekanın sunduğu fırsatlardan nasıl yararlanılabileceğinin ele alınması ve bu doğrultuda politika geliştirilmesi gereken kritik bir mesele olduğunun altını çizmektedir.
Yapay zekanın, özellikle manuel iş süreçlerine dayalı sektörlerde verimliliği artırma potansiyeline sahip olduğu vurgulanmaktadır. Yapay zeka, insanları tamamlayıcı bir unsur olarak kullanıldığında, verimliliği artırabilir ve iş süreçlerinde kişiye özel çözümler sunarak özelleştirme seviyelerini yükseltebilir.
Özellikle düşük beceri gerektiren işlerde, yapay zeka uygulamalarının çalışanların görevlerini daha hızlı ve beklenen kalite standartlarında yerine getirmelerine yardımcı olduğu belirtilmektedir. Bu durumun genel perspektifte mevcut verimlilik hesaplarını alt üst etmesi ve dış ticaretin seyrini tamamen dönüştürmesi sürpriz olmayacaktır.
Türkiye’nin bu hızlı dönüşümün dışında kalmaması, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin ihracat olanaklarını ve pazar erişimlerini genişletebilmesi kritik bir öneme sahiptir. Bu doğrultuda, T.C. Ticaret Bakanlığı’nın dış ticaret alanında sektörleri ve girişimcileri destekleyen pek çok inisiyatif başlattığını ve sürdürdüğünü göz önünde bulundurmak gerekir. Küresel rekabetin hızla evrildiği bu dönemde, yapay zekanın sağladığı fırsatları en iyi şekilde değerlendiren ülkeler ve işletmeler, geleceğin ticaret sahnesinde söz sahibi olmaya devam edecektir.